Dünyayı Gezerek Tanımak İçin Motosikletiyle Yola Çıktı (Motosiklet.NET)

Created with Sketch.

Dünyayı Gezerek Tanımak İçin Motosikletiyle Yola Çıktı (Motosiklet.NET)

mtt.jpg

Alp Mor, dünyayı gezerek tanımak için motosikletiyle yola çıktı. Keşfetmek ve iki teker tutkusu onu farklı rotalara sürüklerken çocukluğunda atlasın içinde kaybolup hayaller kurduğu ülkeleri, şimdi motosikletiyle bir bir gezip görmeyi kendine ilke edindi. Yolda olduğu sürece mutlu ve enerji dolu Alp  ile yaptığımız röportajı aşağıda okuyabilirsiniz..

-Blog yazmaya neden karar verdiniz?

Motosiklet hayatımın bir parçası olduktan sonra ufak ufak geziler yapıp forumlarda paylaşıyordum, ama pek düzenli gelmiyordu.
Blogla daha düzenli ve faydalı olabileceğimi düşündüm. Seyahatlerimi ve yolculuklar hakkında tavsiyelerimi derleyerek yazmaya başladım.

-Ülkeler gezme fikrine ilk ne zaman ve nasıl vardınız? Bu fikre varma noktasında sizi etkileyen etmenler neler?

Uzun denilebilecek ilk yolculuğumu, onarıp boyadığım motosikletimle yapmıştım.

Plansız yolculuğun ikinci gününde Kapıkule sınır kapısında bulmuştum kendimi, daha fazla ilerleyemiyordum. Ne pasaportum ne de vizem vardı.

O an, dünyanın her yerine gidebilmeli ve sınırlar buna engel olmamalı diye karar aldım.

-Blogunuzu yaptığınız bu gezileri daha çok kişi ile paylaşmak için mi kurdunuz?

Tek başıma gidip gördüğüm yerleri paylaşmak mutlu hissettiriyor. Hatta mutluluk paylaşıldığı zaman daha gerçek bana kalırsa.

Aynı zamanda blogumdan takip edenler manevi bir güç olarak yolculuk boyunca yanımdalar.

Blogumu daha ziyade, motosikletiyle yolculuk yapmak isteyenlere kaynak sağlamak amacıyla kullanıyorum artık.

Koordinatını paylaştığım bir kamp noktasına gidip kalan birilerini duyduğumda faydam oldu diye seviniyorum.

Bir de motora başlamasına vesile olduğum insanlar var. Onları da seyahat ederken görmek sanırım en keyif verici yanı olacak.

-Gittiğinizde sizi en çok etkileyen yer neresiydi?

Aslında etkilendiğim birçok yer var. Diğerlerine göre Kuzey Osetya’dan daha çok etkilenmiştim diyebilirim. Özellikle dağların arasından Ölüler Şehri’ne ulaştığımda…

Ölüm evlerinin ilginç hikayeleri var. İskeletler ise pencerelerden halen açıkça görülebiliyor. Ürpertici bir bölge olsa da orada bir gece kamp yapmaktan kendimi alamadım.

-Yolculuklarınızda tehlikeli bir durumla karşılaştığınız oldu mu?

Odessa’da Ro-Ro için neredeyse tırla aynı ücret istenildikten sonra karadan dönmeye karar verdim.

Dönüş yolunda biraz farklı ve heyecanlı olması için Ukrayna’nın karışık bölgesinden geçmeye karar verdim. Hem daha kısa bir güzergahtı.
Mariupol civarlarındayken sık sık kontrol noktaları vardı. Rusya sınırına ilerledikçe siviller azalıyor, askerlerin tavırları değişiyordu.

Son kontrol noktalarına geldiğimde ise artık o tüfekler bana doğru yöneliyordu. Türk olduğumu, iki tarafla da alakam olmadığını anlatıp engelleri aşıyordum.

Sınıra ulaştığımdaysa pasaportumu kontrol edecek bir görevli bile yoktu, ortalığı yakıp yıkmışlardı.

Askerler çalıların arasına yatmış çatışma için hazırda beklerken olayın ortasında buldum kendimi.

Tüm gözler üzerimde, barikattaki asker ne işin var burada diye şaşkınlıkla sordu;
eve gittiğimi söyleyip beni mermilerden koruyacağını sandığım kaskın vizörünü kapadım ve gülümsedim.

Sonuç olarak çatışma başlamadan Rusya topraklarına geçebilmiştim, peki gerek var mıydı bu kadar risk almaya? Emin değilim…

-Yola çıkmadan önce nasıl hazırlık yapıyorsunuz?

Ruhen sürekli yola hazırım aslında. Bakımlarını kendim yaptığım için, motor da yola hazır bekliyor.

Yanıma alınacaklar listemi kontrol edip dolduruyorum çantaları. Eksik varsa yolda hallederim diyerekten çıkıyorum yola.

-Yolculuğunuzda en çok etkilendiğiniz olay neydi?

Belarus’ta önce ceza yazmak isteyen polisten kurtaran, sonra evlerine davet eden Azeri bir abiyle tanıştım.

Özenle hazırlayıp yakında taşınacakları evlerinde ağırladılar beni. Yolda karşılaştıkları bir yabancıya kapılarını açmaları çok duygulandırmıştı. Kendi evimde gibi rahattım.

Vedalaşırken bir paket verdiler, yolda yerim diye alışveriş yapmışlar. Üzerine bir de şehir merkezine kadar 250 km boyunca arabasıyla eşlik edip, yolda aldığım benzinin ödemesini de ben kasaya gidene kadar halletmişlerdi. Neden bu kadar iyilik yaptıklarını sorduğumda ise; “Allah için” cevabı çok etkilemişti…

-Seyahatlerinde konaklama işlerini nasıl hallediyorsun?

Her zaman önceliğim çadırdan yana oluyor. Güzergahımın üzerinde daha önceden araştırdığım bir konum varsa, kamp yapmak için oralara doğru gidiyorum.

Bazen de hiç bilmediğim yerler oluyor, hava kararmadan güvenli hissedebileceğim kamufle olmuş alanlar keşfedip geceyi geçirmek için yerleşiyorum.

Şehir merkezlerinde bunu yapmak mümkün olmuyor haliyle. Öyle zamanlarda da hostellerde ya da kanepe sörfünden misafir kabul eden güzel insanların evlerinde kalıyorum.

-Beklentinizi karşılamayan ülke oldu mu?

Ermenistan!

Sınır kapısında her kademede ısrarla rüşvet isteyen görevliler vardı. Para vermek istemeyince pasaportumu geri vermeyip, üzerine bir de Türkçe küfür ettiler.

Aslında doğası güzel, keşfedilecek bir sürü yeri var, ama hevesimi kaçırdıkları için farklı bir sınır kapısından aynı gün içerisinde çıkış yaptım.

Hatta bir yerlerde durup fotoğraf çekesim bile gelmedi!

-Gezi, gezmek size ne ifade ediyor? Alıp başını gitme, kaçma, uzaklaşma, yeni yerler görme, yeni insanlarla tanışma, yenilik, rutinden çıkma, hangisi veya hangileri?

Ben her zaman dünyayı gezerek tanıma taraftarıyım. Eşsiz doğa harikalarını görebilecek gözlere ve fiziksel güce sahipken, neden dijital bir ekrana bağlı kalalım?

Emin olun bahsettiğim o dijital ekranın parasıyla bile bir çok yeri görebilirsiniz.

Yolda olup keşfetmek içimi enerjiyle dolduruyor. Hiç dilini bilmediğim insanlarla tanışmak, yöresel yemeklerini denemek, evlerinde kalmak, kültürlerini yakından tanımak beni heyecanlandırıyor.

Yola çıkarken ruh halim sürekli değişken aslında. Bazen kalabalık çevremin içinde kendimi yalnız hissettiğimde tek başına yolda olma fikri güç veriyor.

Açıkçası ciddi mesafeli yolculuklara çıkanların bir şeylerden kaçtıklarını düşünürüm hep.

Kendimden de biliyorum, ne kadar uzaklara gidersem o kadar yakınlaşıyorum kendime…

-Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında “sakın gitmeyin” diyeceğiniz bir yer var mı? Neden?

Odessa’ya gitmeyin mesela. Etrafta Türk erkeklerini ve çirkinliklerini gördükçe ne işim var burada diyorsun. Kendinizi de onlardan sanmasınlar diye uzaklaşıyorsunuz hemen.

Ben İstanbul’a Ro-Ro ile geçmek için Odessa’ya gitmiştim, gitmesem de olurmuş. Yine karadan döndüm İstanbul’a çünkü.

-Motosiklet sizin için ne ifade ediyor?

A noktasından B noktasına dans ederek götüren süper eğlenceli bir araç.

-Motosikletle seyahatin klasik ulaşım araçlarıyla gezmeye göre avantaj ve dezavantajları neler?

Motosiklet sürmek başlı başına bir özgürlük. Bunu bir de seyahatlerle birleştirmekse muhteşem.

Dezavantajları elbette var, ama motorun üzerindeyken; yorgunluğu, trafikteki tehlikeleri ya da hava şartlarını pek düşünmüyorsunuz.
Eğer düşünüyorsanız, yanlış bir araçla yola çıkmış olabilirsiniz.

Bisiklet ya da motosikletle gidilen yollarda görüş açınız gerçekten çok daha geniş.

Doğanın kokusunu alabiliyor olmanız, soğuk bir yerden geçerken üşümeniz, çevredeki sesleri daha iyi duyabilmeniz; oraları hissetmenizi kolaylaştırıyor.

Maddi anlamda da ekonomik bir yolculuk yapmış oluyoruz, aslında bu da daha uzaklara gidebilmek anlamına geliyor.
Bu arada bisikletle gezenlere imreniyorum.

-Altıncı motosikletini kullanmakta olan biri olarak uzun yol motorcusu olmak isteyenlere önerebileceğiniz teknik özellikler veya modeller var mı?

Eğer gerçekten uzun bir yolculuk yapmak istiyorsanız; motosikletinizi iyi tanıyın, mümkün olduğunca basit, sorunsuz ve bakımlı olsun.
Mümkünse yola çıkacağınız motorun ilk sahibi olun.

Ağır bir motosikletin yorucu olacağını unutmayın. Hız ve güç gibi özellikler olmazsa olmazlardan değil. Ucuz ve dikkat çekmeyen bir motosiklet ise her zaman daha avantajlıdır.

Yavaş gidin ve yol kenarlarındaki detayları kaçırmayın, önemli olan yolda olmak!

-Planladığınız yeni rotalar neler?

Farklı konumlarda dört nokta belirledim. Singapur, Moğolistan, Norveç ve Fas. Anakaradan kopmadan bu noktalardan geçip, 10-12 ay gibi bir süre yine bolca kamplı bir yolculuk düşünüyorum.

Link:

3 cevap

  1. Motoseyyah dedi ki:

    Mükemmel bir sunum, fotoğrafların kalitesi de harika.

    Tebrikler.

  2. motorbul dedi ki:

    Özenle hazırladığınız için teşekkürler. Gerçekten gezmiş gibi olduk. Devamlarını bekliyoruz inş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir