Yolculuğun 3000 km’lik Kırım – Saint Petersburg bölümü.
(Kerç – Krasnodar – Rostov on Don – Voronezh – Novomoskovsk – Moskova – Tver – Veliki Novgorod – St Petersburg)
Kırım’a geçerken, umarım bu feribotlara tekrar binmem diyordum. Hem pahalılar, hem de hareket etmek bilmiyorlar. Sıkıntı basıyor bu feribotlarda. :)
Tabii ki planladığım gibi olmadı ve Kırım’dan Ukrayna’ya geçirmediler. Ukrayna için şansımı daha sonra deneyeceğim, şimdilik hedefim kuzeye doğru çıkmak…
Call of Duty :)
Temryuk’ta 2. Dünya Savaşı araçları müzesi var. Bu T-64 ne vahşetlere tanık olmuştur kim bilir…
Doğu cephesinde Alman askerlerini çaresiz bıraktığı söyleniyor.
Rusya’da demiryolu ağı çok zengin. Savaşlarından sürgünlerine kadar her yerde kullanmışlar bu ucuz ulaşım yöntemini. Bizlerdeki “demiryolu komünist işidir” zihniyetleri, halen akaryakıt köleliğine otoyollar yapıyor. Düşünmeyen insanlarımızı tavlıyor. :)
Kaskın vizöründe bir sinek ölüsüne bile dayanamazken, pilot bu camla uçağını karaya indirmeyi başarmış.
ZiS-151, 1947-1958 yılları arasında üretilmiş bir Sovyet kamyonu. Ortalama 40 km/h yapabiliyormuş.
Motor kullanmayı en çok sevdiğim anlardan biri, ama çok kısa. Hava bir gün boyunca böyle olsa, Iron Butt olmuştum çoktan. :)
Don nehri üzerine kurulu Rostov şehri anlamına gelen Rostov Na Donu’dan selamlar. 17. yy’a kadar Osmanlı’nın denetiminde olan bu şehir şimdilerde Güney Rusya’nın başkenti olarak biliniyor. Oldukça kalabalık burası, trafiği de fena. Şu an Couchsurfing’den Kristina ve Maks ile beraberim.
Ben Kristina’dayken motorcu arkadaşlarından Daniel’de motosikletimi ağırladı. smile ifade simgesi Rostov sokakları güvenli değilmiş pek, ben bişey olmaz kilitlerim bir kenara desem de içleri rahat etmedi. Merkezden epey uzaktaki garajına götürdük motorumu. Rostov bayrağı ve magnetleri için de ayrıca teşekkür ederim.
Sovyet zamanından kalma apartmanların kapılarından bir örnek. Ağır, soğuk, ürpertici…
Sovyet zamanlarındaki soda makinelerini tekrardan yapmışlar. Ben bir türlü sevemedim. Doğal maden suyu gibisi yok. :p
Rostov-on-Don’da gizemli bir yer daha. Zamanında ne amaçla kullanıldığını bilmiyorum ama yıllar sonra kaynak suyu burayı havuz gibi yaptıktan sonra gençlerin uğrak mekanı olmuş.
Çatıya çıkıp aşağı atlayanları da var.
Çöp kutuları fantastik.
Bizim orada olsa o paralar çoktan uçmuştu derken meğer paralar sahteymiş. :)
Rostov pazarı
Buraların en popüler içeriklerinden birisi kvas. Rusya ve Kırım’da her köşede görüyordum, meğer bu bölgede çoğu ülkede varmış kvas. Bugün Maks bir bardak ısmarladı da tadına bakma fırsatı buldum. Buralarda sudan daha fazla tercih edilse de ben suyu tercih etmeye devam ederim. Komünist kola diye de adlandırılan bu içecek çavdar emeğinin mayalanmasıyla yapılıyormuş. Aslında geçmişi daha da eski. Hatta kvas ile ilgili şöyle bir alıntı ekleyeyim: Diriliş’te Nehludov köylülerin hayatını merak eder. Konuştuğu yaşlı kadın eksik dişlerini gösterir. “Yemeklerimiz iyidir. İlk öğünde ekmek ve kvas ve bir sonrakinde ise kvas ve ekmek…”
Bugün tüm gün motorumu görmedim bile. :) Bisikleti özlemişim, bol bol pedalladık Andrew ile.
Rostov kalabalık bir şehir, ama sevimli geldi bana.
Rusya’da kadınları bir çok yerde görebilirsiniz, bu da onlardan birisi. Geçenlerde yolcu almak için durduğunda makyaj yapanını görmüştüm. Kadın her yerde kadın. :)
Rostov-on-Don, 1749’da Rus İmparatoru Birinci Petro’nun kızı Elizabeth tarafından kurulmuş. Babası tarafından bir kale kurması için Rostov’a gönderilen Elizabeth, şehrin konumunu çok beğeniyor ve batıdaki gibi düm düz caddeleri olan bir şehir kurulması talimatını veriyor.
Rostov-on-Don’dan Voronezh’e doğru devam ettim dün. Rostov’da beni evlerinde ağırlayan Kristina, Maks ve Andrew tekrar görüşmek üzere… Karpuz partisinden sonra Maks eline gitarı alip Magadan’ı söylemeye başlayınca, biraz Long Way Round’u andırdı yolculuğum. Ama sadece başını biliyormuş. :)
Nerede yelkenli görsem hayaller kuruyorum hemen. Yıllar sonra kısmet olursa yelkenliye geçmeyi planlıyorum, asıl mesleğime de dönmüş olurum hem.
Jolly roger bayrağımı asıp açılmak…
Neyse hayali bırakıp gerçeklere dönelim. Bu akşam kalacak bir hostel araştırayım.
Biraz büyükce şehirlerde hostel bulmak çok kolay. Vladikavkaz-Krasnodar güzergahında hosteller yok denecek kadar azdı.
Voronej Nehri’nin kenarında bulunan şehir aynı zamanda Voronej Oblastı’nın merkezi. 2014’te nufus 1 milyon civarındaymış.
Voronej’de Ankara’dan yola çıkan Lokman’la buluşup Moskova’ya doğru gidiyoruz. Yolda ufak bir yemek molası ve ardından tulum ve kask ile kestirmece.
Olaya bak; her yerin mesafesini yaz, Moskova’ya giden ücretsiz yolun mesafesini yazma. :)
Rusya’da tuhaf işler serisine devam. Otoyola girişte para ödeyip devam ediyorum ve 30 km sonra tekrar gişeler geliyor. Girişte ödediğim paranın fişini soruyor. Neyse yola devam ediyorum ve tekrar gişeler, çıkarıyorum fişi gösteriyorum hemen meğer tekrar para istiyormuş. Bu arada otomobillerle aynı fiyat. Gişerlerde hep kadınlar çalışıyor, gece yarısı iyice gerginleşmisler. Bu şekilde dört gişeden sonra artık parasız yola geçip halka karıştık, huzur varmış.
Toparlandıktan sonra tarlanın sahibi gelip tüm tarlayı ateşe verdi. Anız yakmak için sanırım ve gitti, insan başında bekler o nasıl rahatlıksa. Yalnız uyurken yaksa maceralı olurmuş. :)
Aşağıları iyice dolandıktan 40 gün sonra Moskova’dayım. 7 bin km yol almışım bu sürede. Aziz Vasil Katedrali ile hemen hatıra fotoğrafımı çektim, bir Kızıl Meydan klasiği olarak. :) Belki bir süre Moskova’da takılablirim, düşüneyim biraz…
Bu arada Lokman’ın zaman sıkıntısı olduğundan dolayı ayrıldık. Yolculuğuna daha hızlı devam edecekmiş. facebook.com/Yolun-Sayfaları
Burada ortadaki noktaya geçen kişi arkasına doğru bozuk para atıyor ve fotoğfaf çekliyor. Arkadaki amca da paraları topluyor, bir çanta dolusu toplamış sabahtan beri. :)
Matruşkacanlar
Bunlar da sevimsizleri
O kadar kilise ve katedralden sonra cami görünce çok seviniyorum. 1941-1945 yılları arasında Rusların Nazi Almanyasına karşı zaferle çıkmalarının ardından Müslümanların bu savaşa yaptığı katkılara ithaf edilmış Memorial Mosque. (Мемориальная мечеть)
Buraların geceleri de ayrı bir güzel. Kışın nasıldır acaba, yine gelmeli…
Hostelde yatağım camın dibinde; şehri izliyorum, sürekli spor motorlar geçiyor. Egzozları tahmin edebilirsiniz.
1500’lü yılların ortasında yapılan Aziz Vasil Katedrali, Kazan’ın Tatarlardan alınması anısına İslam mimarisinden etkilenerek yapılmış.
Soğan kubbelerin her biri askeri başarıları temsil ediyormuş. Şehir efsanelerinden biri de Korkunç Ivan, katedralin mimarının gözlerini oydurmuş başka yerde yapamasın diye. Lakin St. Petersburg’da da benzer yapılar olduğuna göre pek işe yaramamış, olan gözlere olmuş.
Kaldığım hostelden Egor, çok eğlenceli adam. Medeni cesareti tavan yapmış, etrafındaki kadınlar Egor’dan dertli. Kendisi Yakutsk tarafından. Muhabbete “bende de 1000RR vardı kaza yapınca bıraktım” diye başladı. :)
Gösterişi pek seviyorlar.
Kızıl Meydan’da gün batarken…
Rusya’da daha önce uluslararası ehliyeti olmadığı için sorun yaşayan oldu mu? Bugün motorları çeviriyorlarmış sanırım, beni görünce durdurdu hemen. Ehliyet ruhsat istedi, büyük bir rahatlıkla takdim ettim. Sonra bir şeyler daha söyledi ama anlamadım, ardından ilk gelen arabayı da durdurdu ve bir belge aldı. Meğer bana istediği belgeyi anlamam için durdurmus arabayı. Arabadaki amca da kalpten gidecekti, gizli iş mi çeviriyor ne. Neyse herşey tamam, kusur bulmalılar bir şekilde. Ehliyet ve ruhsatımın Kiril alfabesinde de yazılmış hali olmalıymış, yani uluslararası ehliyet istiyor. Rusya için gerekli değil diye biliyorum, neresini okuyamadın söyle çevireyim demeye çalışıyorum, karşılıklı gülüşüyoruz ama ben sinirimden gülüyorum aslında. Polis memuru motorun otoparka çekileceğini anlatmaya çalışmaya başladı günlük şu kadar ruble vs, olayları anlasam da anlamıyor gibi davranmaya devam ettim. Sonra ruhsatımın bir parçasına el koydu derken iyice sıkıldım ama tebessüm eksik değil suratımdan. İstiyorsan ehliyeti de al modundayım. Biliyorum bitecek ve aşılacak bu olumsuz durum, ama karnım fena acıktı… Aklıma Couchsurfing’den Natali geldi, durumu ona anlattım hemen. Polisle uzun uzun telefonda konuştular ve sonunda polis tamam gerek kalmadı o belgelere diyerekten ruhsatımı geri verdi. Ne konuştular halen sormadım, sıkıcı ama aşılabilecek işler…
Saat güzelmiş, sürekli lale ekmek yerine deneneblir.
Ceza yazarlar diye her yere de park edemiyorum, bazen arabalar gib biraz tur atıyorum park yeri bulabilmek için.
Sovyet ülkelerinde troleybüsler halen çok yaygın.
Devlet Tarih Müzesi
Yağmurdan kaçanlar. :)
Okhotny Ryad, Kızıl Meydan’ın yemen yanında yemek yiyebileceğiniz ve alışveriş yapabileceğiniz bir AVM. İçinde metro istasyonu da bulunuyor, ön tarafı ise fotoğrafta gördüğünüz gibi.
Devlet Tarih Müzesi’nin diğer tarafı.
1990’lı yıllarda tekrar yapılan Kazan Katedrali. Bu arada Kızıl Meydan’a girebileceğiniz bir çok nokta var, ama en güzeli Diriliş Kapısından girmek.
GUM bir alışveriş merkezi. Aynen yazıldığı gibi okunuyor Rusça’da da. Sovyet zamanında halka hitabeden alışveriş merkezi, şimdilerde pahalı markaların bulunduğu bir yere dönüşmüş. Benim gibi AVM sevmeyen biri de olsanız, gezilesi bir yer.
Gökdelenler mi soğuk, yoksa bu koca ve geniş binalar mı?.. Yine de gökyüzünü görebilmek güzel.
Kızıl Meydan’da eski bir polis arabası UAZ.
İcinde sanat galerileri, yapay gölü, plaji, plaj voleybolu sahaları, ekstrem spor alanları, açık hava sineması ve daha bir sürü etkinliğin yapılabildiği alanlarıyla Gorky Park, Moskova’nın en sosyal alanı diyebilirim.
Motorunuzu parkın ana girişinin karşısındaki otoparka ücretsiz olarak bırakabilirsiniz.
Dünyadaki ilk metro sistemlerinden biri burası. Harika bir şekilde dizay edilmiş, şehrin bir çok noktasına aktarma yaparak tek biletle gidebiliyorsunuz. Bazı istasyonları oldukça otantik. Sadece metroda yarım gününüzü geçirebilirsiniz. :)
Motoru park ettiğim yerde yarım saatte böyle olmuş. Tüm gün gelmesem yerde bulacağım belkide.
Krasnodar taraflarında patlayıp yamayla idare ettiğim lastik iyice yıprandı. Hazır Moskova’ya gelmişken hem de lastikler Türkiye’ye göre daha ucuzken yenilettirdim.
CS’den Natali ile vedalaştıp Moskova’dan St. Petersburg’a doğru yola çıktım. Polislerden kurtulmama çok yardımı oldu Natali’nin. Hatta gün içerisinde beraber şehri dolaşırken ters yola girmiştim yol kısa olsun diye, o zaman da polis durdurdu hemen. (Yahu iki adım ne olacak işte) İki kez polis sorumu çözdü. :) Kendisi Moskova’da öğretmen bu arada. Umarım tekrar görüşürüz…
Böyle yerleri geçebilmek eğlenceli olurdu. Trials bike gibi mesela. :)
Dedem eskiden bir zaman saman balyası işi yapmış, arada ilginç anılarını anlatır. Her yolculuğumda mutlaka tarlaların yanından geçer, saman balyalarını görünce anlattığı anılar gelir aklıma.
Kamp hayatına kaldığım yerden devam. Yarın St. Petersburg’a doğru devam ederim. 57.700264,34.242028 / Vysnij Volocek
Yol üzerinde içerilere doğru giden ağaçlık yollar görürseniz, girip bir bakın. Kamp için güzel yerler bulabilirsiniz. Dün gece bulduğum yer de onlardan birisiydi.
Bu elmalar kimsesiz kalmış, öyle ıssız bir yolda koca bir elma ağacı…
Afiyetle yenmeyi bekleyen elmalar kadar şanslı değiller. İçlerinden çürümemiş bulabildim bir tane, yeni düşmüş sanırım.
St. Petersburg’da beyaz geceleri ucundan yakaladım, saat 23.00’e geliyor daha kararmasına var. Natalia ile şehri dolaştık. Kendisi Sibiryalı, yöresel yemeklerini deneyeceğim.
45 gündür yoldayken hiç yağmura yakalanmadım, hep bir yerlerde konaklarken yağdı geçti. Yalnız yakında bu büyü bozulacak hissediyorum. smile ifade simgesi Neyse yağmur dinsin de Petersburg’u dolaşayım biraz.
Aziz Vasil Katedrali daha sevimliydi sanki. Yol boyunca karşılaştığım Ruslara St. Petersburg’a gideceğimi anlatınca en beğendikleri şehir olduğunu söylüyorlardı genellikle. Kesinlikle haklılar!
Griboedov Kanalı’nın kenarına inşa edilen Voskresenia Khristova Kilisesi yaklaşık 24 yılda yapılmış.
Beş kubbeli olan kilisenin, 81 metre yüksekliğindeki en yüksek kubbesi suikastin gerçekleştiği yılı temsil ediyormuş, 67 metre uzunluğundaki ikinci kubbe ise çarın öldüğü zamanki yaşını.
Voskresenia Khristova Kilisesi’nin yapımı 1907 yılında tamamlanmış, yanından kanalın geçmesi sebebiyle temeli epey zayııflamış ve yıpranmış. Tehlike altında olduğu söyleniyor…
Petersburg’da ufak bir teknen varsa kralsın bence. :) O kadar çok kanal var ki! Her köprünün de ayrı bir hikayesi…
Ermitaj Müzesi, dünyanın büyük müzelerinden biri. İçerisinde 3 milyondan fazla sanat eserini barındırıyor. Tüm eserleri görebilmek için uzunca bir zamanınızı müzeye ayırmanız gerekebilir. Tabii vize zamanınız dolmazsa. :)
Bunlarla fotoğraf çekilen hiç görmedim, daha önceki şehirlerde de denk gelmiştim. Bence farklı bir işte şanslarını denemeliler. :)
2 HP :)
Pertsburg’un kalbi Saray Meydanı diyebilirim. Gençlik buralarda, Kızıl Meydan’a göre daha farklı bir ruhu var. Her köşede selfie çekilen insanlara daha az oranla rastlıyorsunuz burada.
Alexander Sütunu
Ermitaj müzesi ve Alexander sütunu farklı bir açıdan.
Sankt Petersburg’da her yer Neva Nehri ve kollarıyla sarılı. İnsanlar fırsat bulduğu yerlerde keyif yapmayı da ihmal etmiyor.
Şehrin en eski parklarından: Summer Garden
Kendimi çekmeyi pek sevmesem de Summer Garden kontrolü altına almış beni. İstem dışı ben de diğer ziyaretçiler gibi fotoğraf çekildim. :)
Parkın içerinde; sessiz, sakin, hareketli, kıpır kıpır bölümler var. Hangisini severseniz, köşenize çekilmeniz için bolca alternatif var.
Şehrin kurulmaya başlandığı Zayachy adası.
Görkemli kapıdan adaya giriyoruz.
Şimdilerde fotoğraf çekilmek için kullanıyorlar. :)
Amca ne iş yapıyormuş sizce?
Birbirleriyle bağlantılı sokaklar aynı zamanda açık hava müzesi tadında.
Kale aslında İsveç ordusu ve donanmasına karşı savunma amaçlı yapılmış, fakat kalenin yapımı bitmeden Rus orduları İsveçlileri mağlup etmeyi başarmış. Kale tamamlandıktan sonra askeri garnizonun bir parçası ve siyasi mahkumlar için hapishane olarak kullanılmış.
Hapishanenin ünlü mahkumlarından bazıları: Peter’ın oğlu Alexei, Dostoyevski, Gorki, Troçki ve Lenin’in abisi Alexander.
Özel mahkumlar için…
Burası Peter ve Paul Hisarı’nda yer alan bir Rus ortadoks katedralidir. 1712 ve 1733 yılları arasında, Neva Nehri boyunca inşa edilen, ilk ve en eski yapıdır. Katedralin çan kulesi dünyadaki en uzun ortadoks çan kulesiymiş.
Petersbur’a ilk geldiğim akşam çok fazla motor görmüştüm, Rusya’ya girdiğimden beridir en çok motoru Petersburg’da gördüm.
Minaresi onarıma alınmış olan Mavi Cami çok hoş bir tasarıma sahip. 1. Petro zamanında Petersburg’da yaşayan müslümanlar Tatarlar için yapılmış.
Petersburg’da yollarda o kadar çok ray var ki kışın motosiklet kullanmak nasıl oluyordur merak ediyorum.
Kazan Katedrali, Rus İmparatorluğu’nun Napolyon karşısında zafer kazanması anısına inşa edilmiş.
Katedral, Sovyet dönemi boyunca ateizim müzesi olarak işlev görmüş.
Petersburg’un en ünlü caddelerinden Nevski caddesi.
İçeriden Kazan Katedrali.
Umutlar, dilekler…
Aziz Isaac Katedrali halen üzerinde savaşın izlerini taşıyor. Değişik bir yapı, kubbesi oldukça büyük. Şehri yukarıdan izleyebilmek ve fotoğraflamak için güzel görünüyor. Çıkıp biraz fotoğraf çekeyim.
Katedralin girişindeki tavan.
Sankt Peterburg
Aziz Isaac Meydanı ve Nikolay Anıtı
Yedek pili kaldığım evde unutmuşum, içindeki pille de son kez basabildim deklanşöre. :)
Sankt Petersburg Nahimov Deniz Okulu’nun hemen yanında demirlenen kruvazör Avrora 1957’den beridir müze olarak halka açılmış. Öncesinde eğitimlerde kullanılan Avrora 1900 başlarında Rus donanmasına hizmet etmiş. Libau’dan Vladivostok’a Japon denizindeki muharebeye katılmış. Hangi rotayı izlemişlerdir merak ettim. Ülkenin iki ucu karayoluyla 10 bin kilometrenin üzerindeyken, savaş gemini Baltık denizinden Japon denizine 19 knot hızla sevk etmek epey gecikmeli olmalı.
Neva nehri kenarında iş merkezleri.
Nehir turu yapamadım bir türlü, tekrar gelirim umarım. Gerçi tekrar gelmek için bir sürü sebep var. Yolum düşer yine. :)
Natalia iyi bir ev sahibi ve harika bir rehber. Couchsurfing’den ilk misafiri olduğum içinse ayrı bir heyecanlı. Petersburg rehberliği yetmedi birde yolculuğumun devamı için süper bir rota çizdi. Vedalaştıktan sonra o Portekiz’de, ben de birkaç gün daha Petersburg yakınlarında doğada olacağım. Sibirya çayı ve tüm yemekler çok güzeldi.
Üstad çok güzel gezi notları emeğinize sağlık. Bende Kuşadasından St Petersburga gitmeye niyetliyim yani avrupa üzerimi yoksa rusya içimi sıkıntısız rota hangisi bilemedim. Araştırmaya devam ediyorum tabi. Seneye yaza düşünüyorum
Teşekkür ederim Hakan. İki rota da sorunsuz bana kalırsa. Dağları seviyorsan Kafkas üzeri git diyeceğim, ama zaten bir de dönüşü var. Birinden gider, diğerinden dönebilirsin nihayetinde.
2 cevap
Üstad çok güzel gezi notları emeğinize sağlık. Bende Kuşadasından St Petersburga gitmeye niyetliyim yani avrupa üzerimi yoksa rusya içimi sıkıntısız rota hangisi bilemedim. Araştırmaya devam ediyorum tabi. Seneye yaza düşünüyorum
Teşekkür ederim Hakan. İki rota da sorunsuz bana kalırsa. Dağları seviyorsan Kafkas üzeri git diyeceğim, ama zaten bir de dönüşü var. Birinden gider, diğerinden dönebilirsin nihayetinde.