Vladikavkaz – Tbilisi – Rustavi – Vanadzor – Gyumri – Akhaltsikhe – Ardahan – Artvin – Rize – Trabzon – Giresun – Ordu – Samsun – Sinop – Kastamunu – Karabük – Bolu – Düzce – Adapazarı – Kocaeli – İstanbul
Bir süredir kapalı olan Georgian Military Road açılmış, zamanlama güzel oldu. Odessa’da pişkin pişkin mecbur 500$ vereceksin gemiye, Kazbegi’de toprak kayması olmuş yollar kapalı diyorlardı. Yine dinlemedim tabi kimseyi.
Özlemişim Kazbegi’yi. Giderken Stepantsminda’da kamp yapmıştım. Tekrar aynı yerde kamp yapıp ertesi gün güneye doğru iniyorum.
Gürcü askeri yolu boyunca her yer enfes neredeyse.
Belki 1-2 aya buralarda da kar olur.
Aynı zamanda Gürcü askeri yolu, Ermenistan’ın ticaret yapabilmesi için çok önemli.
Rusya, Gürcülere vize uygulaması yaptığı için Dariali sınır kapısında genelde Ermenilerle karşılaşıyorsunuz. İşlemler için beklerken sıranızı kaptırmamaya dikkat edin, bu konuda pek saygılı değiller.
Rus-Gürcü dostluk anıtının aşağısı.
Mevsim değişti birden. :)
Kazbegi’den aşağı doğru indikçe hava her 5 km’de birer derece artıyordu sanki. Sonunda dayanamadım ilk gördüğüm göle attım kendimi. Yukarılardan erken indim galiba.
Tiflis’e rezervasyon yaptırdığım hostele geldim. Hostel görevlisi bir günlük rezerve ettiğim oda için minimum iki gün ödemelisin diye ısrar etti. Booking’de öyle değildi diye anlatsam da ısrar etmeye devam etti. Kalmıyorum dedim ve başka bir hostele geçtim. Burayı beğendim ve akşam geri gelmek üzere ayrıldım. Şehirde gezinirken göl kenarında biraz yürüyüş yaptım, motora geri döndüğümde birkaç genç beni bekliyormuş. Gençler Azerbaycan’dan yıllar önce gelmiş ve burada yaşıyorlarmış. Türkiye’den geldiğimi görünce heyecanlanmışlar. :) Muhabbet ettik, merak ettikleri bir sürü soru sordular ama hiç sıkılmadım. Aynı zamanda orada taksicilik yapıyorlar ve gece geç saatlere kadar da burada duruyorlarmış. İçlerinden Talih, ısrarla eve davet etti. Türk yemeklerini özlemişsindir, annem bize sofra kursun da gidelim diye. Kırmadım gittim, özlemişim gerçekten. Evdeyken dolma biber bu kadar lezzetli gelmiyordu aslında annem de çok güzel yapar.
Yemek yiyip göle geri döndükten sonra burada kalmaya karar verdim. Hostele gidesim gelmedi hiç, sabah olunca da göle atladım, uzunca bir yol gitmeye hazırım şimdi!
Tbilisi’den Ermenistan’a geçtim sınırda vize alıp. Rusya-Gürcistan sınırındaki Ermenilerden çok rahatsız olmuştum. 10-15 kişilik bir grup, çıkış işlemlerinin yapıldığı kuyrukta sıramı kapmış, tatsız hareketler yapmışlardı. Olay çıkmasın Kazbegi yolları kapanmadan geçebileyim diye susmuştum. Ermenstan’a girdiğimde bu tiplerin kat kat daha sinir bozanlarıyla karşılaştım. 14 bin km’dir her topluma tarafsız gözle bakıyorum ve gidiyorum. Eminim içlerinde iyiler vardır, ama çok aramaya çalışmadan aynı gün çıkış yapacağım bu ülkeden. Hızlıca bir dolanayım, yollar da perişan ötesi… Aslında aklımda Erivan’a geçip oradan İran’a inmek vardı, ama İran’ı Singapur yolculuğuna saklayayım.
Debed nehri
Terk edilmiş bir ülke gibi geliyor çoğu zaman Ermenistan. Öyle de zaten, daha iyi yaşam umuduyla göç edenlerden dolayı nüfusları giderek azalıyor.
Göç etmekte haklılar, ilişkilerinin iyi olduğu komşu ülke bırakmamış gibiler. Azerbaycan’dan aldıkları Karabağ ve devamında gelen katliamlarla doğu ve batı komşusuyla aralarını iyice açmış. Şu an neredeyse tek ticaret bağlantısı Gürcü Askeri Yolu üzerinden Rusya. Olur da toprak kaymasından ya da kardan yol kapalı kalırsa, her ne kadar gizli destekçileri İran varsa bile Ermenistan’da piyasalar saçmalıyormuş.
Aslında tren yolculuğu da güzel olur bu coğrafyada.
Yollar genelde ıssız, hatta zaman zaman çok kötü. Asfalt gayet normalken bir anda delik deşik kısma geliyorsunuz. Çukurlar bir iki tane olsa kaçarsın, ama o kadar çok fazla var ki mutlaka yavaşlayana kadar içine düşmüş oluyorsunuz. CBF’in jantları çok dayanıklıymış gerçekten, o kadar ağırlığa ve derin çukurlara rağmen hiç hasar almadı.
Şehir merkezlerinde genç nufus turistlere karşı daha ilgili. Yaşlılar pek hoşlanmıyorlar, sanırım plakayı görenler daha çok yapıyor bunu. Gençlerse pek önemsemiyor gibi hissettim.
Ermenistan’da genelde Rusların eski arabaları kullanılıyor.
Ermenistan’a girdiğim gün çıkış yaptım. Giriş yaparken vize ücretinin üç katını istedi Ermeni görevli, düzgün Türkçe’siyle. İnternet sitesinde yazan fiyatı söyledim, kabul etmedi. Pasaportumu aldı geri vermiyor, ne yapayım dönüp Gürcü’den mi yardım isteyeyim… 3000 AMD yerine 6500 AMD verip pasaportu kurtardım. Yüzü güldü hemen, parayı cebe koyarken. Sonra pasaport kontrole geçtim, elaman girişi yaptı ama pasaportu geri vermiyor. “10$ bana 10$ ona, yoksa s.git!” Hay senin öğreneceğin Türkçe’ye! Yok para mara dedim, kart kullanıyorum ben. İçlerinden salak olanı; beraber bankamatiğe gidelim para çek öyle ver dedi. Bir dakika elimde Belarus Rublesi var ondan vereyim dedim ve 1000’er BYR attım önlerine. Halen dolar yok mu diye ısrar ediyorlar. Sonunda kabul ettiler Belarus Rublesini. Salak diyorum çünkü verdiğim paranın ederi 20 kuruş. Belarus paralarında bozukluklar da kağıttı hatırlarsınız. Halen gıcıklık yapacaklar ya daha da istiyorlar. Çektim aldım pasaportumu, baktım damga da tamam. Çalıştırdım motoru bye diyip daldım Ermenistan’a. Sınırdan girince üç Ermeni genci önüme atladı, durayım diye. Durur muyum hiç…
Rusya sınırında da Ermenilerle sorun yaşamıştım ya, yol boyunca düşünüyorum; birisi tebessüm bile etse iyiler hanesine bir puan ekleyeceğim. Neyse yolda el sallayan çocukları görünce keyfim yerine geliyor, iyiler hanesine ekliyorum onları. Ha birde çeşmelerini ekleyeyim, iyiler kısmı boş kalmasın. :)
Yemişim Erivan’ı, başım derde girmeden çıkayım şu yerden diyorum ve aynı gün farklı bir kapıdan çıkıyorum. 21 gün vize vermiş birde, ne gerek varsa o kadarına. Sorunsuz çıkış yapıyorum bu sefer, yolculuk Ahıska’ya… Unutmadan! Hepimiz Ermeniyiz diyenler; bir gidin lütfen, Ermenistan’a gidin ve görün! :)
Ermenistan’da durmayıp aynı gün Gürcistan’a geçtikten sonra Ahıska’ya doğru yol alırken… Gece gece pek iyi anlamadım ama gündüzken bu yol şahane olabilirmiş. Fotoğrafı çektiğim yer ıssızdı sınırı yeni geçtiğim için pek hazırlıklı ( smile ifade simgesi ) değildim, dolunayın çıkmasını bekleyemedim bulutların arkasında kaldı. Sonra atladım motora açtım Nightcall’u, solumda Kura Nehri, yavaş yavaş Ahıska’ya doğru…
Ahıska’da da kalenin dibine yerleştim. Stalin’in Karadeniz kıyılarını Türklerden temizleme operasyonu zamanı Ahıska Türkleri iki saat içinde tren vagonlarına doldurulup Orta Asya’ya sürülmüşler Kırım Tatarları gibi. Hayatını kaybeden epey Türk olmuş bu sürgünde…
Benzinlikte beklerken Ahıska’nın Gürcü gençleri çantamdaki RUS stickerını koparıp Rusya’ya küfürler etmeye başladılar. Sonra Rusya’yı seviyor musun diye etrafımda toplandılar. -Hmmm, eee ne seviyorum ne sevmiyorum, ama stickerı ve insanlarını seviyorum dedim. Rusya’ya biraz daha saydırıp gittiler sonra. Yakında Türkye’ye geçeceğim…
Bu hayvanlar niçin köprü ve viyadük benzeri yerlerde takılıyorlar genelde?
Depoyu fulledim, Posof sınır kapısından giriş yaptım. (Sarp yerine burayı kullanın mutlaka, yollar çok zevkli ve kapı bomboş.) Artık güzel ülkemdeyim.
Derede yıkanan çocuklar ve otlayan hayvanlar.
Bu arada buranın etleri çok leziz. :)
Farklı bir bayrak vardı evlerden birinde. Hiç insan da yoktu ortada, çözemedim burayı. :)
Posof-Artvin arasındaki yol çok keyifli. İlk başlarda yol çalışmaları var ama devamında da harika virajlar var Artvin’e doğru giderken.
Hava karardığında Artvin merkeze ulaşmış oldum. 7-8 km sonra Kafkasör yaylası var, kamp yapmak için güzel bir tercih olabilir.
Karadeniz’e gelince, tabii ki çay içilirmiş burada. :) Çok şanslıyım, Kafkasör’e çıktım kamp yapan başka bir motorcu. Anlatacak bir sürü maceram var. :)
Yakup eskiden kasapmış, eti de çok özlemiştim hani. :P
CBF ile giremezsem başka motor buluruz. :)
Tesadüfen Off-Road yarışlarına denk geldim. İzlemesi oldukça eğlenceli, daha önce yakından seyretme fırsatım hiç olmamıştı.
Motorum biraz uygun olsa, ertesi gün boşalan piste girerdim he. Atlayıp zıplar, binlerce kilometre düşürmediğim motoru bir güzel dağıtırdım. :D
Kafkasör’de dört dolu günden sonra eve giden yola devam ediyorum. Burada yurdumun güzel insanlarıyla vakit çok hızlı geçti. Off-Road yarışları, XT660 ile dağlardan dağlara yolculuk, çılgın Artvin virajları… Yakup, yolculukta kaybettiğim kiloları geri toparladım sayende. :) Misafirperverliği için teşekkür ederim.
Yollar bitiyor ya yavaştan, uzata uzata 15 bin km’yi geçmişim. Kafamda yeni planlar var, aslında Sankt Petersburg’a giderken düşünüyordum yeni rotaları. Singapur ve Fas aklımda hep. Yolda olmak heyecanlandırıyor. Neyse bir doneyim evime de…
Artvin’den Trabzon’a kadar Yakup’la beraber gidiyoruz. Karagöl gitmemek olur mu hiç. Göl kenarında çay demler belki bir de kamp yaparız diye düşündük.
Ama üşenip yola devam etmeye karar verdik. Yanız aklımda, tam o karşıdaki düzlükte bir ara kamp yapacağım. :)
Aynı akşam Trabzon’da vedalaştıktan sonra yola devam ettim. Gece yarısı Ordu’ya Tayfun abinin yanına geldim. Konforu hissettikçe yorulduğumun farkına daha çok varıyorum. Yolculuk anıları, güzel yemekler, şehir turları derken bir adım daha yaklaşıyorum eve. Son basamaklarda olmanın verdiği keyif var, ama merdivenlerleri seviyorsanız biraz hüzün de geliyor beraberinde.
Son gecem için Kastamonu’da köydeki evimize geliyorum. Sobada su ısıtıp güzel bir banyo ile sıcacık bir oda.
Aman tanrım 2 gün aralıksız uyurum burada. :)
16.230 km, 81 gün sonra; kazasız, sorunsuz, rüşvetsiz ve aynı formda evimdeyim. Aileme kavuştuğum için çok mutluyum. Yüzlerce şehir ve bir çok ülke geçtim; çok güzel insanlar tanıdım ve çok ilginç yerler gördüm. Bu yolculuk benim ilk denememdi, artık daha da cesaretlendim. Dünyayı gezerek tanımaya devam edeceğim, belki yakında yine yollara düşerim belli olmaz. Beni takip ettiğiniz için teşekkür ederim, mutluluk paylaşıldığında gerçekmiş! Ayrıca beni evinde ağırlayan, evimden çok uzaklarda bile hiç yalnız hissettirmeyen, yemeklerini paylaşan tüm o güzel insanlardan da Allah razı olsun. İnşallah tekrar karşılaşırız.
Hoşçakalın ve korkularınızın güzel şeyler yaşamanıza engel olmasına asla izin vermeyin. :)
Tüm seriyi şimdi bitirmiştim. İlk olarak mt’de görmüştüm ama burda detaylı resimler ve güzel yazılarla anlatınca daha da bi güzel oldu. İnşallah darısı diğer yeni gezilerinize. Tekerine taş değmesin.
Yalnız sınırdaki ermenileri merak ettim hareketler filan derken?
Çok teşekkürler İrfan.
Tatsız hareketler, Rusya’dan Gürcistan’a geçişte sıramın kapılmasıyla ilgiliydi. Yedi sekiz kişilik bir grup gelip önüme geçti, sıranın bende olduğunu söyleyince nasıl olsa anlamıyorum diye kaba kaba gülüşüp söylendiler ve tabii sıramı da vermediler.
Böyle durumlar olası, açıkçası şaşırmıyorum. Sadece bu durumu hep benzer insanlarla yaşadım.
6 cevap
bir solukta okudum tebrikler
Teşekkür ederim İbrahim.
Tüm seriyi şimdi bitirmiştim. İlk olarak mt’de görmüştüm ama burda detaylı resimler ve güzel yazılarla anlatınca daha da bi güzel oldu. İnşallah darısı diğer yeni gezilerinize. Tekerine taş değmesin.
Yalnız sınırdaki ermenileri merak ettim hareketler filan derken?
Çok teşekkürler İrfan.
Tatsız hareketler, Rusya’dan Gürcistan’a geçişte sıramın kapılmasıyla ilgiliydi. Yedi sekiz kişilik bir grup gelip önüme geçti, sıranın bende olduğunu söyleyince nasıl olsa anlamıyorum diye kaba kaba gülüşüp söylendiler ve tabii sıramı da vermediler.
Böyle durumlar olası, açıkçası şaşırmıyorum. Sadece bu durumu hep benzer insanlarla yaşadım.
Wow huge ride visiting many places. I enjoyed and your photos are excellent.
I only discovered your blog today (via Instagram)
Regards,
Warren
Thank you kindly.