Motorumla.NET’in Karavan Projesi

Created with Sketch.

Motorumla.NET’in Karavan Projesi

Öğhhh sende mi karavan projesi?..

Hayııııır bir eve ihtiyacım vardı, 30 yaşımda anam babamla yaşayamazdım. Kira ödemek yerinde de daha çok seyahat ederdim. Zaten ben asla istifa edip dünyayı gezebilenlerden de olamamıştım. Karavan planım hiiiç o instakaravancılık furyası gibi gelişmedi. :)

Üstelik son üç dört yıldır motosikletle seyahat ederken kafamda hep bir karavan tasarlıyordum. Yani en çok mutlu olmam ve aklıma yoldan başka şeyler gelmemesi gerekirken; karavanın şurası şöyle olsa iyi fikirmiş, karavan olsaydı bu şehirde geceleyebilirdim düşünceleleri giderek yoğunlaşıyordu. Zaten karavanı almam da Orta Asya seyahatimden döner dönmez oldu. Daha eve bile ulaşmamışken güzergahımdaki ilanlara baka baka dönüyordum.

Aklımda sadece Mercedes Sprinter vardı. Çünkü geldiğim yerlerde bu sınıftaki araçlardan sadece Sprinter’ları görüyordum. Mazot desen inanılmaz kötü, bakım desen en son kim bilir ne zaman yapılmış şüpheli; fakat bu Sprinter’lar Kırgız dağlarında neredeyse devrilecek eğimlerde fink atıyordu. İşte bu yüzden ben de Sprinter almak istedim. Öyle de oldu, eve 205 kilometre uzaklıkta bir tane köy okulu servisi yapan Sprinter buldum ve plakasını bile sorgulatmadan hemen satın aldım. :) Arka koltukları söküp, Tracer’ı da içerisine koyduğum gibi yapım işlemlerine başlamak için ailemin evine (İstanbul’a) doğru yola koyuldum..

Karavan Projesi

Karavan Projesi

Birazcık Değişim

Motosikletle uzun seyahatler hala çok güzeldi, ama bazen farklı motivasyon kaynakları gerekebiliyormuş. Belki işinden istifa edip yollara düşen biri olmadığım için yollar artık renksiz gelmiş olabilir ve hayatıma azıcık heyecan katmak istemiş olabilirim. Bir de kaç yaşına gelmişim ve hala ana baba evi faciası. Yoldaki heyecanlı hayatım bir anda Nuri Bilge Ceylan filmlerindeki gibi durağanlaşmamalıydı artık. Evet bu durgunluğa da bayılıyorum, ama ben tercih etmişsem!

İşte böyle başladı Karavanımla.NET hikayesi. Orta Asya’dan eve dönüşümden tam 7 gün sonra bu sefer de yeni bir yolculuğa başladım. Evet yedi (7) gün içinde köy okulu servisi, karavana döndü ve yola hazırdı. :) Belki çoğu karavancı buna karavan demezdi, ama benim için yatağını toplamadan yola devam edebiliyorsan o karavan olmuş demekti.

Bu yedi gün içinde şunları yapmıştım:

  • Muayene işleri (aldıktan 10 gün sonra muayenesi bitiyordu, ilk olarak muayenesini yaptırdım, lastik dişleri yetersiz olduğu için geçemedi, hemen yeni lastikler aldım)
  • Koltukları sökme
  • Detaylı temizlik
  • Antipas ile korozyonun ilerlediği yerlere müdahale
  • Duvar, tavan ve zemin için izolasyon uygulaması
  • Duvar ve tavanın lambri tahta ile kaplanması
  • Zemine parke ile döşenmesi
  • Ve bir de yer yatağı hazırlanması :)

Benim için böylesine büyük bir araçla yeni bir yolculuk başlıyooor!

Motosiklet dışında çok fazla otomobil tecrübem olmamıştı, babamın arabası vardı ama kıymetliydi. Zaten motosiklete başlamam da bu sebeptendi. Bundan 11 sene önce param sadece çok eski otomobillere yetiyordu ama gerçekten eski bir Golf 2’den ötesi değildi (şimdi belki kıymetli olabilir ama o zamanlar değildi) ve ben de sıfır kilometre Mondial almaya karar vermiştim. Otomobilden motosiklete keskin geçişimin asıl sebebi, sorunsuz bir araca sahip olmayı istememdi.

Motosikletime bindiğim ilk andan itibaren nasıl şanslı olduğumu ve paramın otomobillere yetmemiş olmasının benim için şahane olduğunu farkettim. İyi ki param yetmemiş.

Freelance dünyasıyla çok erken tanışmamın getirisi olan boooolca free zamanla motosiklete çok güzel vakit ayırabilmiştim. Bu bol zamanlar, sırasıyla uzun seyahatlere ve daha uzun maceralara dönüştü. Ve Alp Mor’un hayatı yollarda yaş almaya dönüştü.

Yani bu uzun süreçte motosiklet dışında başka bir araç tecrübem yok denecek kadar az oldu. Haliyle Sprinter’ın koltuğuna oturduğumda da ufak gerginlikler yaşadım. Makine kullanımına yatkınlığım ve “sen gemi bile kullanabiliyorsun!?” motivasyonlarıyla kısa sürede Sprinter’a alıştım. Sağımdan geçen motosikletleri asla göremediğimi fark ettim. Hatta bazı motosiklet sürücülerinin idiot gibi motosiklet sürmesine sinirlendim. Lütfen büyük araçların sağından inatla geçmeye çalışmayın.

Yapım Aşamalarına Yolda Devam Ettim

Bana göre yatağını toplamadan hareket edebildiğin araç karavandır demiştim ya, şunu da ekleyeyim; en güzel karavan yolda olandır. :) Eksiklerim var, yola hazır değilim gerginliklerine kesinlikle gerek yok. Belki yıllardır yollarda olduğum için bu bana çok normalmiş gibi görünüyor olabilir, ama eksiklerin hepsi de gerçekten yolda halledilebilir.

Karavanın 8. gününde yer yatağımızda uyanmanın mutluluğu paha biçilemezdi. Kısa bir süre sonra yolda bulduğum atıl kerestelerden havalı karavan yatağı da ortaya çıkmıştı. Hem yol alıyor hem de motivasyonum oldukça eklemeler yapıyordum. İki sene geçmesine rağmen hala eksikler var, ama acelemiz yok, bi ara hallederim. Her işimde olduğu gibi. :)

Tamir İşleri

Eski bir araç almışsanız elbette arada tamir etmeniz gerekebilir. Daha önce nasıl yapıldığını bilmediğim yeni yeni işlere de karavan vesilesiyle girişmiş oldum. Zaman içinde bazı sorunlar ortaya çıkabiliyor, ama hepsi de şansıma çözebileceğim düzeydeydi. Elbette sorunsuz araçlar en güzeli, ama onun için de sıfır kilometre satın almak gerekir. 125 cc motosiklet parasına aldığınız bir aracın sorun çıkarması hakkıdır

  • Elektrik Sorunu: Daha satın almadan önce test ederken bile bir elektrik sorunu vardı. Sahibi sebebini bilmediğini, başına geldiğinde direksiyonun altındaki kabloları hareket ettirdiğini ve sonra tekrar çalıştırabileceğini söyledi. O zamanlar heyecandan çok önemsememiştim; fakat ilerleyen zamanlarda bu ciddi bir soruna dönüşmeye başlamıştı. Elektrik sisteminde kısa devre sorunu vardı ve gerçekleştiğinde beyin, kendini korumak için stop komutu veriyordu. Bu sorun frene bastığımda veya sinyali kullandığımda hatta sileceği çalıştırdığımda başıma gelebiliyordu. Yani elektrik kullanan bir şey devreye girdiğinde karavan oracıkta stop ediyordu ve bazen uzun bir süre çalıştıramıyordum. Bazen de hiç olmuyordu tamamen şansa oluyordu. Bu bana bazı sürüş yetenekleri de kazandırmıştı, motor freni ile yavaşlama ve yeteri kadar yavaşladıktan sonra el freni ile durdurma gibi. Çünkü frene bassam stop edebilirdi. :) Bu sorunu yeterince yaşadıktan sonra sigorta kutusundan arkaya kadar giden tüm kabloları kestim ve sıfırdan yeni bir hat çektim. Normalde aracın altından giden, zamanla paslanmaya başlayan kabloları aracın içerisinden geçirdim. Sigorta kutusunu detaylıca temizledim, kısa devreye sebep olabilecek, sonradan eklenmiş ne kadar kablo varsa hepsini koparıp attım. Ve finalde stop etme sorununu çözebilmiş oldum, artık sadece mazotum biterse yolda kalacaktım. <3
Temizlik Sonrası Elektrik Tesisatı
  • Enjektör Sorunu: Sanırım 7-8 bin kilometre kullandıktan sonra başıma geldi. Konsoldaki havalandırma kanalından garip ve kötü bir koku gelmeye başladı. Motoru kontrol ettiğimde egzoz delinmiş gibi bir ses ve duman çıkıyordu. Manifolddan şüphelendim ve bir süre camları açıp öyle kullandım. Detaylı kontrol ettiğimde manifoldun sağlam olduğunu, sorunun daha derinlerde olduğunu gördüm. Üst kapakları söküp çalıştırınca dumanın enjektörlerden birinden çıktığını anladım. Kısa bir araştırma sonrası sökme işlerine giriştim. Dikkat etmem gereken en önemli şey enjektörü kırmadan çıkarabilmekmiş. Eğer içeride kırılırsa ufak bir sorun başlayabilirdi. Bunun için bolca XCP One kullandım, ardından motoru ısıttım ve enjektörün iyice gevşemesi için bir gün bekledim, aynı işlemi bir kere daha tekrarladım ve enjektörü kırmadan çıkarabildim. 5 liralık bir pul değişimi ile bu sorunu da çözdüm. Kararan kurum bağlayan gördüğüm tüm yerleri de güzelce temizledim. Sorunu çözdükten sonraki tatmin gerçekten harikaydı. Belki sadece enjektör pulunu değiştiriyordum, ama karavanla daha uzun yollara çıkabileceğimi de böylece görmüş oldum. Çünkü yolda bir arıza çıkması kabusa dönüşmeden çözülebilirdi. Tracer’ın karteri her nekadar sürekli deliniyor olsa da Tracer sağlamdı ve yeniydi, çıkarabileceği sorunlar sayılıydı, işte bu yüzden güzel bir yol aracıydı. Sprinter ise benim için gizemliydi, nasıl sorunlar çıkarabileceği konusunda bolca şüphelerim vardı ve bu yüzden çok uzaklara gitme işini yine motosikletle yaparım diyordum. Ufak tamirler sonrası gelen öz güven, uzun yollara karavanla da giebileceğim hissini verdi, bu his gerçekten güzeldi. Olur da bir arıza çıkar ve hemen çözemezsem en kötü olduğum yerde kalırım, neler yapabileceğime bakarım, nasıl olsa yatağım hazır değil mi? :)
Her zaman duct tape bulundururum :)
  • Intercooler Hortum Sorunu: Mersin’den Antalya’ya giderken virajlı ve tırmanmalı yollarda boğuşurken büyük bi patlama sesi geldi ve karavan birden yavaşladı, sanırım lastiğim patlamıştı ve aksi gibi Formula X jelim de yoktu. Hemen durup lastikleri kontrol etmeye indim, ama hepsi de sağlamdı. :/ Sesin başka nereden gelebileceği konusunda hiçbir fikrim yoktu, kaputu açıp incelemeye başladım fakat her şey normal görünüyordu. Kız arkadaşım marş yapıp gaz pedalına bastığında sorunun, neredeyse 10 santim yırtılmış turbodan intercoolera giden hortumda olduğunu gördüm. Tabi bu isimleri hep sonradan öğrendim. :) Turbo ne yaparmış, intercooler ne işe yararmış hiç bilmediğim aksamlardı. Sorunu çözmemiş olsam da tespit etmek bile yeni bir tatmin sebebiydi. Voaaaa sorun neymiş bulmuştum. Motor soğuyana kadar yemek yedik ve biraz dinlendik, sonuçta karavandayız. :) Tamir çantamdan eksik etmediğim sevgili Sun-Fix’im gibi duct tape’im de hiç eksik olmaz. İyi ki de sayılı konuda hala disiplinli biriyim. Duct tape sağ olsun, yırtılan hortumu sıkıca sardım sarmaladım. En azından yenisini satın alana kadar idare etse yererliydi ve öyle de oldu. Hatta yenisini alabileceğim yere ulaştığımda mazot almaya üşendiğim gibi buna da üşendim ve yola devam ettim. Tabii 1000 km sonra tekrar patladı, ama nasıl olsa duct tape boldu. :) Üçüncüsünü yaşamadan yenisini aldım tabii ki. Çünkü ne kadar bantlıyor ve onarıyor olsak da bu hortumların esnemesi gerekiyor. Devir yükseldikçe basınçlı hava pompalayan turbo, bu hortumu giderek genişletiyor ve üretilen hava rahatça intercoolera ve oradan motora yol alıyor. Benim sıkı sıkı bantladığım hortum ise yeteri kadar genişleyemiyordu. Gerçi ben de hep düşük devirde kullandığım için uzun süre sorun olmadı ama sıcak havalar ve bol tırmanışlar başladığında hortum pes etti ve yırtık neredeyse 20 santim olmuştu. Yeni bir hortumla bu sorun da çözüldü, ama olur da çook uzun yola çıkarsam inşallah yedeğini almayı unutmam. Çünkü nazlı bir hortummuş.
Garrett Turbo’nun yenisi
  • Turbo Sorunu: Sorunlar bitmiyor gibi. Ya bu Kırgızdaki Sprinter’ların ne farkı vardı acaba? :)) Neyse büyük sorunlar değil en azından. Belki de benim suçumdur. Motor yağını değiştirmeyi biraz geciktirmiştim, ehh bantlı hortum da turboyu yormuş olabilir. Tabii hortum olayının üstünden 7-8 bin kilometre geçmiş olabilir. Belki de ömrü bitmişti bilmiyorum. Karadeniz yaylalarını gezerken yine bir offroad macerası dürtmüştü. Bolca tırmanışlı ve yer yer %15’i bulan daracık ve aşağısı uçurum olan toprak yollarda uzun süre tırmanmak zorunda kalmıştım. Asfalt ve güvenli bir yol olunca daha hızlı gidebiliyor ve aracı daha az yoruyorsunuz ama böyle bir yolda, üzerine yüksek rakım faktörü de eklenince motora birazcık üzülüyorsunuz. 2600’e az bir şey kala motordan ses biraz tuhaflaştı, hortum yırtılınca da komik bir ses geliyordu ama bu daha farklıydı. Uğultu bir süre devam etti ve sadece yükteyken geliyordu. Sorun turbodaydı ama rahat biriyim ya, yola devam ettim. Sanırım o şekilde, çok yormadan 3 bin kilometre kullandım. Sıcak deniz kıyılarına indiğimde sorunu araştırmaya başladım. Turbonun pervanesi aşınmış ve anormal şekilde yuvasında oynuyordu. Olası felaket senaryoları; pervane yaprağının kırılması ve motorun içine kaçması, yanma odasında devasa sorunlara sebep olması… :) Yine şanslıydım ve bu felaketler başıma gelmedi. Bu sefer sorun beni aşıyordu ve destek almam gerekiyordu. Çünkü turbonun revize edilmesi gerekliydi ve birazcık da tuzlu gibiydi. Sabit geliri olmayan birisi için sürpriz masraflar her zaman daha acımasızdır. Tabii ki bu gelir modeli benim kendi tercihim olduğu için, böyle sorunlarla savaşmak çok yorucu olmuyor. Önce, motosiklette de hep yaptığım gibi ilgili firmalarla iletişime geçmeyi denedim. Kim bi turbocudan destek isteyebilirdi ki. :) Yani bi karavancı, güneş paneli ister, tuvalet ister, pencere falan ister… Çok nadiren de turbo isteyen çıkabilir. İyi ki istemişim ve yapabilirliklerim karşılığında sıfır Garrett turbom oldu. Bu gerçekten nefis bir olay benim için. Hem turbo sıfırlanıyor hem de yol bütçem eksilmemiş oluyor. Vaaaaay! Sağ olsun Asist Otomotiv!

Yolun yarısı turbo sorununu çözmekti ve bunu başarmıştım. Sırada bunu değiştirmek vardı, çünkü bu işleri başkasına yaptıracak olursam hepsinin bir bedeli olacaktı. Aslında hepimiz bir şekilde bildiğimiz işlerde çalışıyor ve para kazanıyoruz, ardından o paraları bilmediğimiz işleri yapanlara veriyoruz. Belki çoğu kişi turbo değişimi için harcayacağı süreyi, bildiği işe ayırarak geçiriyor ve yetkili kişilere zamanının karşılığını nakit olarak veriyor. Finalde benim için iki yol da mesai harcamaya bakıyor. Ya turboyu şu kadar saatte kendin tamir edersin, ya da bu işi yaptırmak için şu kadar saat asıl para kazandığın işleri yaparsın. Elbette turboculuğu seçtim, sonuçta deneyim puanı kazanmak paha biçilemezdi. Eğer işin içinden çıkamazsam da bu durumu o vakit düşünürüm dedim. Her işimde olduğu gibi. :)

O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter”

Matta 6:34

Korkulan olmadı, turbo başarı ile değiştirildi, üzerine de 10 bin kilometre yol yapıldı. Ömrü uzun olur inşallah ve taaa Pamirlere bile çıkarır beni. :) Turbo değişiminde en zorlu kısım eski turboyu ve kaynayan manifoldu sökebilmekti. Yine XCP One büyük işler başardı ve eldeki imkanlarla sökmeme yardımcı oldu. Turbonun sesini gerçekten özlemişim!

  • Mazot Bitmesi ve Hava Yapması: Listemde bu sorun hep gündemde. :) Motosikletten alışmışım galiba, biterse bitsin nasıl olsa çözülür bir şekilde rahatlığı… Yani bilmiyorum neden bunu yapıyorum ama defalarca motosikletle yolda kaldım. Bazen gittiğim istasyonda yakıt olmuyor ya da harita beni yanıltıyor ve deponun dibi beni nereye kadar götürürse. Karavanda da başıma geleceğini biliyordum, ama yolun ortasında kala kaldığımda motosiklet gibi itilemeyeceğini düşünmemiştim. Kırmızı ışık için durduğum bir yerde usulca stop eden Sprinter için ilk başta yine mi elektrik sorunu demiş ve bi anlık canım sıkılmıştı. Sonra anladım ki mazot dibi görmüş, ondan çalışmıyor. Aslında sevindim bile, elektrik değil diye. :) Gerçekten büyük bir sorun vardı ve gece yolun ortasında kalmıştım. Arkadan gelen bir aracın duran bir demir yığınına çarpma senaryoları kafamda dönüyordu, bu gerçekten korkutucuydu. Belki de ilk defa araba kullanmaya başladığım zamanlarda, arabasını gönülsüzce veren babamın negatif enerjisiyle iki defa arkadan çarpan araçlar kazınmıştı aklıma. Aşırı paniklemiştim, panik anlarım hayatımda gerçekten sınırlıdır ama gerçekten korkmuştum. Hızlıca reflektörü koyayım derken sağımdaki ufak boşluktan geçmeye çalışan bir tır, gel çekeyim seni dedi. Voaaa, itemem ama çektirebilirim! Adam hızır gibi yetişmişti, belki 30 saniye bile durmadım orada ve hemen kurtulduk. O rahatlama inanılmazdı, aslında havalimanına yetişmemiz gerekiyordu ve pek vaktimiz yoktu. Hemen bidonla mazot almaya koştuk ve bu işi de çözebildiğim için süper mutluydum. Maalesef motor asla çalışmadı ve neredeyse akü bitecekti. :( Hava yaptığını ve neden çalışmadığını Youtube videolarından öğrendim. Bir yandan zaman daralıyor bir yandan da hava alma işleminin nasıl olduğunu araştırıyordum. Hava alma işi şansıma biraz zahmetliymiş ve mazot filtresine de mazot koymam gerekiyormuş. Tabii ben hepsini motosiklette olduğu gibi depoya boşaltmıştım. Depodan mı geri çeksem yoksa gidip yenisini mi alsam karar veremedim ama bi koşu gidip mazot almak daha makul geldi. Yarım litre mazotu şırınga yardımıyla (iyi ki böyle şeyler taşıyorum yanımda) mazot filtresine aktarabildim ve ardından akünün son canıyla çalıştırmayı başardım. :)

Karavanın En Şahane Özellikleri

  • Bilgisayarımın masanın üstünde daima hazırda beni beklemesi
  • Yatağımı toplamadan marşa basıp gidebilmek
  • Çadır kurulamayacak şehir merkezlerinde rahatça kalabilmek
  • Güneş hasadı yapıp elektrik üretebilmek
  • Motosiklette taşımanın mümkün olmadığı her şeyi taşıyabilmek
  • Gıda stokçuluğu yapabilemek
  • Tüm kahve ekipmanlarımı yanıma alabilmek
  • Aşırı yorgunken direkt yatıp uyuyabilmek
  • Güvenlik açısından çadır gibi aşırı savunmasız olmaması

Ayrıca motosiklet kadar olmasa da her deliğe girebiliyor. :)

Şimdilik iki yıldır karavanda yaşıyorum ve motosiklet yolculuklarıma birazcık ara verdim, umarım en yakın zamanda kaldığı yerden devam eder. :)

Karavan hayatı ile ilgili tecrübelerimi de yeni açtığım www.alpmor.com adresinden inceleyebilirsiniz.

 

Bir cevap

  1. Dengeliyorum dedi ki:

    Bu karavanlar nice motorcuları aldı aramızdan :)
    Bir noktada onu da deneyimlemek gerekiyor galiba.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir